Çocukluktan beri her ceza aldığında girdiği dolaptaydı yine..
O yalnız olmayı seviyordu. Yalnızlık onun için herşey demekti. Yalnızken hiçbir şey düşünmeden sadece karanlığı izlerdi. Tıpkı çocukken dolapta yaptığı gibi. Karanlık ve yalnızlık onun gerçek dünyasıydı. Küçüklüğünden beri içinde olduğu dolabın -artık zor sığmasına rağmen- içine girer, hiçbir şey düşünmeden karanlığı izlerdi. Bazende odanın tüm ışıklarını kapatır, odada tek başına otururdu. Richella çok sessiz bir kızdı.
Okuldada hep yalnızdı. Hiçbir arkadaşı yoktu. Derslerde en kuytu köşede oturur, masasını karalardı. Masada ne yazıldığı anlaşılmazdı. Ne harfler harflere, nede şekiller hiçbir şeye benzemezdi. Her zamanki gibi yine onu kimse anlamazdı...
Birgün yine masasında otururken, birden yanında bir gölge belirdi. Richella bunu kim olduğunu merak etmişti. Doğrusu onun yanına gelecek tek kişi Prf. Charlie'ydi. Şaşırmıştı. Kafasını kaldırıp baktığında, karşısında yeşil gözlü, sarı uzun saçlı, beyaz tenli, çok tatlı görünümlü bir çocuk gördü. Çocuk ona, o çocuğa şaşkınlık içerisinde bakıyordu. Aslında herkes onlara şaşkın ve affallamış bir şekilde bakıyordu.
Çocuk, "Buradan baska yer yok.." derken hafif gülümsüyor vede Richella'nın masasını gösteriyordu. Richella sadece kafasını sallamakla yetindi. Biraz huzursuz olmuştu çünkü o hep yalnız oturmayı severdi. Başkaları ona göre değildi. Şimdide yalnız oturmak istıyordu. Çocuk konuşmaya başladı.
_"Selam. Ben Robert Luck . Rob'da diyebilirsin. Sensee..."
_"Richella..."
_"Tanıştığıma memnun oldum Richella." dediğinde Richella sadece başını hafifçe öne eğdi. Robert, Richella'yı iyice süzüyordu. Richella ise bundan haberdardı fakat kafasını kaldırıp bakmaya çekiniyordu. Dersin bitmesini istiyor ve şu andan kurtulmak için can atıyordu.
_*Ahh..Lanet olsun. Bir erkekle ben yanyana oturuyorum. Tanrım şuanda delirmiş olmam lazım..* içinden bu gibi sözler söylüyordu. Prf. Charlie dersin bittiğini söyler söylemez Robert kalktı ve sınıftan çıktı.
Bir dahaki ders neyseki başka sınıfta olacaktı. Buda Robert'ı görmemek demekti. Aslında bu durumdan mutlu mu mutsuz mu olduğunu tam olarak anlamış değildi. Derse tam zamanında yetişmişti. Prf. Alex o girdikten sonra herkese birer monolog dağıttı.
_"Bu günkü oyunumuz Shakespeare’in Hamlet'i" Bunları okuyup, güzel birer sunum yapmalarını istemişti. Rich orada hemen yazmaya başlamıştı kendi sunumunu. Drama dersi onun en sevdiği dersler arasındaydı. Yazarken zamanın nasıl geçtiğini anlamamış olacaktıkı Prf. Alex yanına gelip "Ders bitiş zili çaldi Richella senin kağıdını bekliyorum." dediğinde birden korktu.
Drama derside bittiğinde koridorda dolaşırken koridorun en sonunda bir karartı gördü. İçinden bir ses onun ne olduğuna bak diyordu. İçindeki sesi dinleyerek ilerlemeye başladı. Karşısında gördüğü Robert'tı! Okuldaki Nessie adında bir kızla sarmaş dolaş görmüştü onu! O anda kendı dünyasına yanlızlığa geri dönmek istiyordu. Belki de o an en iyi çözüm yok olmaktı. Ama böyle birşey nasıl olacak oda bilmiyordu. Ama bütün bu olanlardan ona neydiki? Ne karışabilirdi? Robert sadece "1" derslik sıra arkadaşıydı.
_*Hayır kesinlikle yanılıyorum. Ben ondan hoşlanmış olamam!* diye aklından bir sürü düşünce geçti. Giderek içindeki haykırışlar artmaya başladı. Bu olaylar artık canını sıkıyordu. O sadece eski hayatına geri dönmek istiyordu. Neydi onu eski dünyasından alıp çeken? Mutlu olmak isterken neden içinde bir burukluk vardı?
Onu gördüğü anda kalbi duracak sandı. Aslında hayır! Kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı. Böylesine hızlı çalışan birşey hiç birden bire durabilirmiydi?
Robert arkasını döndüğünde Rich'i gördü. İlk başlarda sanki gözlerinden bir perde geçti. Sanki birşeyleri gizliyormuşcasına gözlerinin rengi tekrar yeşil olmuştu. Rich'e yasak gelen o gözler sevgiyle doluvermişti. Hemen Nessie'yi bıraktı ve Rich'e doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.
Rich'in oradan hemen uzaklaşması gerekiyordu ama vücudu bu emirlere uymuyordu. Sanki oraya mühürlenmişti. Robert, Rich'in yanında konuşana kadar Rich, ne ağladığını nede Rob'a sarıldığını fark etmemişti.
_"Richella...Ben...Benn...Şey..." Robert ne diyeceğini bilemiyordu. Henüz aralarında sevgili olayları olmamıştı -daha sadece bir dersçık yan yana oturmuşlardı(!)- ama sanki şimdiden bir bağ oluşmuş gibiydi. Rich yavaş yavaş Rob'un onu sardığı kollarından istiyordu ama Robert -nedense- buna izin vermiyordu.
_*Biraz önceki durum neydi, şimdiki halim ne?* diye düşnüyordu Rich. Ama şuan olanlardan hiç rahatsız değildi. Nasıl rahatsız olabılırdıkı? Bunca yıl sonra kendını bulduğu bır yer hissetmiş gibiydi. Sanki bir an yalnızlığını unutmuş, -yalnızlık sorununu bir daha hiç yaşamayacakmış gibi- O ve Rob bir bütün olmuşlardı. Sonra Rich birden kendine geldi. O ne yapıyordu böyle?
Bütün var gücünü kullanarak Robert'tan uzaklaştı. İkiside birbirlerini şakın gözlerle izliyordular. Rich okul kapısına doğru hızla koştu. Temiz havaya ihtiyacı vardı. Şuanda tek istediği hemen otoparka gidip, arabasına binip odasına gitmekti. Sadece eve gidip geride kalan gözyaşlarını serbest bırakıp usulca ağlamak istiyordu...
Ama birden arabasının yanında yaşlı ve beyaz tenli bir adam gördü. Ona bir şeyler fısıldadı ve Richella alnında bir karıncalaşma hıssettı. Gözünü açıp kapadığı anda adam ortadan kaybolmuştu. Richella arabasına bındığınde dikiz aynasına baktı ve O işaretlenmişti...Asıl hayat onun için şimdiden sonra başlayacaktı.